Insanmucizedir's Blog

Just another WordPress.com weblog

Genom Çalışmaları ”Tesadüfen Oluşan İlk Hücre” Aldatmacasını Yerlebir Ediyor

Evrim teorisinin hiçbir bilimsel dayanağı olmayan iddiasına göre, yeryüzünde henüz hayat yokken, cansız maddeler tesadüfler sonucunda bir araya gelerek ilk canlı organizmayı meydana getirmiştir. Bu evrimci iddiaya göre, ilk canlı organizmanın tesadüfen gelişebilecek kadar basit bir yapıya sahip olması gerekmektedir.

Oysa Darwinistler, TEK BİR PROTEİNİN BİLE NASIL ORTAYA ÇIKTIĞINI AÇIKLAYAMAMAKTADIRLAR.

Tek bir proteinin kendi kendine oluşamayacağı gerçeği zaten evrim teorisini tamamen temelinden yok eden bir gerçektir. Fakat bir an için bu imkansız ihtimalin gerçekleştiğini varsaysak bile, Darwinistlerin iddia ettiği “ilkel hücre”nin zaten yaşamın kendi kendine başlaması ihtimalini çok daha kesin delillerle ortadan kaldırdığını görürüz. 21. yüzyılda bilimin sağladığı bilgiler, en sade yapılı denebilecek canlının bile aslında çok kompleks olduğunu ve bu nedenle tesadüfen ve kendiliğinden oluşmasının imkansız olduğunu göstermektedir.

Bu bilgiyi bize genom araştırmaları vermektedir. Bilim adamları en küçük genoma sahip olan canlıların (ekstremofilik arke ve öbakteriler) en az kompleksliğe sahip canlılar oldukları düşüncesinden yola çıkarak, bu canlıların tesadüfen ve kendiliğinden oluşma ihtimallerini hesaplamışlardır. Burada önemle belirtilmesi gereken bir nokta ise şudur: Bu canlılar aynı zamanda bilim adamlarının dünyadaki en eski yaşam formu olarak gördükleri canlılardır.

Genom araştırmaları sonucunda yaşam için gerekli olan en düşük protein sayısının 250 ile 450 arasında olması gerektiği ortaya konulmuştur. [1]Yani hücrenin yapısal özelliklerini oluşturmak ve hayatın devamı için gerekli olan temel fonksiyonları yerine getirmek için aynı anda bir araya gelmesi gereken minimum farklı protein sayısı 250 ile 450 arasındadır.

Şu noktayı da ayrıca belirtmek gerekir ki, bu bulunan 250-450 minimum protein sayısı, parazit olarak yaşayan mikroplardan elde edilen protein sayısıdır. Bir organizmanın, başka bir canlı organizmaya bağımlı olmadan yaşayabilmesi için gereken minimum protein sayısı ise yaklaşık 1500 proteindir. Yani Darwinistlerin, tek bir işlevsel hücrenin oluşabilmesi için gereken 1500 ayrı proteinin varlığını ayrı ayrı açıklamaları gerekmektedir. Fakat tekrar hatırlatmak gerekirse, Darwinistler tek bir proteinin kendi kendine oluşumunu dahi açıklayamamışlardır.

Bir organizmanın canlı sayılabilmesi için gereken 250 ila 1500 arasındaki farklı proteinin tesadüfen, aynı anda ve aynı ortamda kendiliğinden oluşması olasılığı imkansızın da ötesindedir. Konuyla ilgili yapılan olasılık hesapları aşağıdaki tabloda verilmektedir:

Minimum Protein Sayısı[2] Aynı Anda Oluşma Olasılğı
250 1018,750
350 1026,250
500 1037,500
1,500 10112,500
1,900 10142,500

Yukarıdaki tabloda görüldüğü gibi en az proteine sahip bir canlı organizmanın tesadüfen oluşma ihtimali, 1018,750’de 1 ihtimaldir. (Sayının büyüklüğünü anlayabilmek için, tüm evrendeki atomların sayısının 10 üzeri 78 olduğunu hatırlatmakta fayda vardır.) Yani böyle bir ihtimal yoktur. Evrimciler tüm bu hesaplara ve bilimsel verilere rağmen, yine de büyük bir ısrarla imkansızın gerçekleştiğine inanmak istemektedirler. Bu ısrarın tek nedeni ise, her şeyi yoktan var eden Yüce Allah’ın varlığını inkar etmedeki kararlılıklarıdır. 

Morowitz’in olasılık hesabı

Yukarıda bahsedilen olasılık hesapları, biyofizikçi Harold Morowitz’in yaptığı bir hesaplama ile de uyumludur. Morowitz, E.koli bakterisinin tüm kimyasal bağlarını kırıp, E. Koli bakterisini oluşturan tüm atomların serbest kaldığını varsaymış ve sonra bu atomların tekrar kendiliklerinden bir araya gelerek tekrar E.koli bakterisini oluşturma ihtimalini hesaplamıştır. Bu teorik deneyde hem gerekli olan tüm atomlar gerekli olan miktarda ortamda bulunmaktadır,, hem de dışarıdan hiçbir başka atomun aralarına karışmayacağı farz edilmiştir. Buna rağmen, yani tüm gerekli atomlar, gerektiği kadar sayıda ve en elverişli ortamda bir arada bulunmalarına rağmen, belirli bir düzende kendiliklerinden bir araya gelerek tekrar E. koli bakterisini oluşturma ihtimallerinin 10100,000,000,000 ‘da bir ihtimal olduğunu tespit etmiştir. [3]Bu imkansızın da ötesinde bir ihtimaldir. Böyle bir sayı evrende en az kompleksliğe sahip bir bakterinin bile, tüm koşullar ve malzemeler bir araya getirilse dahi kendiliğinden oluşmasının imkansızlığını gözler önüne sermektedir.
 

Canlılığın oluşması için sadece yeterli sayıda proteinin bir araya gelmesi de yeterli değil

Canlılık için gereken sayıda proteinin elimizde hazır olduğunu düşünelim. Herhangi bir şekilde oluşması imkansız olan bu proteinlerin var olması dahi TEK BİR HÜCRENİN OLUŞMASI İÇİN YETERLİ DEĞİLDİR. Mikrobiyologlar veya biyokimyacılar, bu proteinlerin hücre içerisindeki organizasyonlarının da çok önemli olduğunu, aksi takdirde proteinlerin hiçbir işe yaramayacağını açıkça belirtmektedirler. Üstelik Darwinist bilim adamlarının da çok iyi bildiği gibi hücre, proteinlerden çok daha kompleks olan, proteinleri üreten organellere ve muhteşem bilgi bankası DNA’ya sahiptir. Canlı bir hücre, bütün bu yapıların tamamının aynı anda, aynı işlev ve organizasyona sahip olarak, aynı bilinç ile haraket etmeleriyle mümkün olur. Bu, Darwinizm’i yıkan en temel gerçektir.

1990’ların ortalarına kadar bakterilerin olağanüstü bir iç organizasyona sahip oldukları bilinmiyordu. Oysa, artık tek hücreli protozoanları oluşturan kompleks hücrelerin (ökaryot) bir çekirdek, organeller, zar sistemleri, bir sitoiskelet, birçok iç bölüm ve moleküler seviyede hücre içeriğini organize eden diğer içeriklerden oluştuğu bilinmektedir. [4] Bu sistemlerin tamamı, olağanüstü derecede komplekstirler. Biri diğerinden ayrı işlev göremezler,

Sonuç

Burada verilen bilgilerden görüldüğü gibi mikrobiyoloji, biyokimya, genom araştırmaları, kısacası 20. yüzyılın ikinci yarısına ve 21. yüzyıla hakim olan başlıca bilimsel gelişmeler, evrim teorisinin tüm iddialarını ortadan kaldırmıştır. Bu bilimsel sonuçlar, Darwinizm’in kesinlikle gerçeklikten uzak, bilim dışı iddialardan oluştuğunu çok açık olarak ortaya koymuştur. Evrimcilerin “çok basit ilk canlı organizma” iddiaları, bilimle çürütülmüştür. Bir organizmanın canlı olabilmesi için gereken minimum protein sayısı ve minimum komplekslik dahi, evrimcilerin tesadüf iddialarıyla açıklanamayacak kadar komplekstir ve mükemmel bir organizasyona sahiptir. Tüm bu komplekslikler bir yana, evrim teorisini, yalnızca tek bir hücenin varlığı sona erdirmektedir.

Canlılığın, Allah’ın sonsuz Aklı, İlmi ve Gücü ile yoktan var edildiği çok açık bir gerçektir. Akıl ve vicdanla çok açık olan bu gerçek, günümüzde sayısız bilimsel veriyle de desteklenmektedir.

Kur’an’da Yüce Rabbimizin benzersiz yaratışı için şöyle buyrulmaktadır:

Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca “OL” der, o da hemen oluverir. (Bakara Suresi, 117)
 

(www.harunyahya.org) (www.evrimicokertensiteler.com)

[1] Jack Maniloff, “The Minimal Cell Genome:’On Being the Right Size’,” Proceedings of the National Academy of Sciences, USA 93 81996), pp. 10004-10006; Mitsuhiro Itaya, “An Estimation of Minimal Genome Size Required for Life,” FEBS Letters 362 (1995), pp 257-260; Rana and Ross, Origins of Life, p. 163

[2] Rana and Ross, Origins of Life, p. 163 

[3] Robert  Shapiro, Origins: A Skeptic’s Guide to Creation of Life on Earth (New York:Bantam Books, 1986), p. 128; Rana and Ross, Origins of Life, p. 164 

[4] Lucy Shapiro and Richard Losick, “Protein Localization and Cell Fate in Bacteria,” Science 276 (1997), pp.712-718; Rana and Ross, Origins of Life, p. 166 

Mayıs 22, 2010 Posted by | Evrim Teorisi, Uncategorized | , , , , , , , | 1 Yorum

BİR DEVRİN SONU ! ADNAN OKTAR – EVRİM TEORİSİ MUTLAKA İZLEYİN MÜTHİŞ BİR VİDEO

BİR DEVRİN SONU [HQ]
http://www.harunyahya.org/evrim/deccal_nasil_oldu/deccal_nasil_oldu_01.html
150 YIL SÜREN DARWİNİST ALDATMACANIN SONU DECCAL NASIL ÖLDÜ? Canlıların tesadüfen meydana geldiğini iddia eden, insanın maymun ataları olduğunu savunan, insanı yeryüzünde sorumsuz bir hayvan o…lduğuna inandırmaya çalışan, güçlü olanın zayıf olanı ezmesi gibi sapkın bir fikirle yola çıkarak kitleleri katleden, savaşları başlatan, insanları küçük ve aşağılık gören dünyaya hakim olmuş sahte inanç sistemi, deccalin en büyük oyunlarından biri olan Darwinizm’dir. Darwinizm, tarihin en sapkın ve en büyük kitle aldatmacasıdır. 150 yıl boyunca devam etmiş olan bu kitle aldatmacası, şu an Darwinistlerin şaşkın bakışları altında çöküşe uğramaktadır. İnsanlar 150 yıldır aldatılmış olmanın şokunu yaşamaktadırlar. Deccalin oyunu bitmiştir. Deccal artık ölmüştür. Kitle aldatmacası son bulmuştur. Batıl olan din, Allah’ın hak dini karşısında yerle bir olmuştur. Elinizdeki kitap, deccalin en büyük oyununun kesin yıkılışın delillerini sunmaktadır.

Mart 5, 2010 Posted by | Adnan Oktar'ın Röportajlarından Seçmeler | , , , , , , , , | Yorum bırakın

Nur Suresi’nin 55. Ayetinde Ahir Zaman ve Hz. Mehdi (A.S) ‘ye İşaretler

Allah içinizden iman edenlere ve salih amelde bulunanlara vaadetmiştir: “Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl ‘güç ve iktidar sahibi’ kıldıysa, onları da yeryüzünde ‘güç ve iktidar sahibi’ kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar, yalnızca bana ibadet ederler ve bana hiç bir şeyi ortak koşmazlar. ….”
(Nur Suresi, 55)

1.

Allah içinizden iman edenlere ve salih amelde bulunanlara vaadetmiştir…    



İfadesiyle Allah samimi olarak iman eden müslümanlara, henüz ulaşmamış ancak mutlaka ulaşacak olan bir vaadini bildirmektedir. Bu vaad İslam ahlakının dünya hakimiyetidir. (Doğrusunu Allah bilir.)


2.

…“Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl ‘güç ve iktidar sahibi’ kıldıysa…

Allah insanlık tarihi boyunca Hz. Süleyman (a.s.) ve Hz. Zülkarneyn (a.s) vesilesiyle din ahlakını iki kere dünya üzerinde hakim etmiştir. Allah hem Süleyman (a.s)’a hem de Zülkarneyn (a.s.)’a büyük bir güç ve iktidar vermiştir. Kuran’ı Kerim’de Hz. Süleyman (a.s.)’ın emrinde cinler bulunduğu ve onun hizmetinde çalıştıkları, ayrıca rüzgarı ve bakır madenini de Allah’ın Süleyman (a.s.)’ın emrine verdiği bildirilmektedir. (Sebe Suresi, 12) Ayrıca Allah Hz. Süleyman (a.s.)’a çeşitli başka ilimler de lütfetmiştir. O, Allah’ın dilemesiyle şeytanlara da hükmetmiş, kuşlarla konuşmuş, karıncaların kendi aralarındaki konuşmalarını duyabilmiştir. Bunların her biri Hz. Süleyman’a Allah’ın nasip ettiği özel ilimlerdir. Aynı şekilde Peygamberimiz (s.a.v.) Hz. Mehdi (a.s.) döneminde de yeraltı zenginliklerini onun hizmetine vereceğini döneminde altınçağın yaşanacağını bildirmiştir:

“ Hz. Mehdi benim evlatlarımdandır…Yeraltındaki hazineleri çıkaracak ve şirk beldelerini fethedecektir.”  

 
 (Beklenen Mehdi’nin Alametleri, Ahmet İbn-i Hacer-i Mekki (Heytemi), sf. 25)
“… Yeryüzü içindeki hazineleri dışarıya fırlatacaktır.”
(El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 45)

3.

… onları da yeryüzünde ‘güç ve iktidar sahibi’ kılacak, …
İfadesiyle Allah, Hz. Süleyman (a.s) ve Hz. Zülkarneyn (a.s.)’ın söz konusu hakimiyetlerinin ardından gelecek başka bir hakimiyet dönemi olacağını haber vermektedir. Ancak Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhur vakti olan hicri 1400’e kadar dünya tarihinde bu şekilde bir dünya hakimiyeti hiçbir şekilde olmamıştır. Müslümanlar tam anlamıyla dünya çapında “güç ve iktidar sahibi” olamamışlardır. İslam ahlakı tüm insanlar tarafından benimsenmemiştir. Ancak Peygamberimiz (s.a.v.)’in ahir zaman ve Hz. Mehdi (a.s.) ile ilgili olarak bildirdiği hadislerinde Hz. Mehdi (a.s.) döneminde böyle dünya çapında bir hakimiyetin olacağı, Hz. Mehdi (a.s.) vesilesiyle birçok Musevinin İslam dinine gireceği, Hz. İsa (a.s.)’ın nüzulü ile de Hıristiyanların İslam dinini kabul edecekleri bildirilmektedir.

“Ona Mehdi denilmesinin sebebi şudur. O, Yahudilerin hac yaptığı Şam dağlarından bir dağın içindeki Tevrat’a dair kitapları çıkarır ve Yahudilerden bir cemaat onun elinde müslüman olur.”
(İmam-ı Suyuti)

 

Naim, Selman b. İsa’dan tahric etti, o dedi: Duyduğuma göre, Hz. Mehdi’nin elinde (zamanında) sekine bulunan tabut Taberiye gölünden çıkarılır ve Beyt-ül Makdis’de O’nun önüne getirilir. Yahudiler bunu görünce, pek azı hariç, çoğu Müslüman olurlar.
(Celaleddin Suyuti’nin Tasnifinden Hadisler, Ahir Zaman Mehdisi’nin Alametleri, (Kitabül Burhan fi Alametil Mehdiyyil Muntazar), s. 23, Tercüme: Müşerref Gözcü – Kahraman Neşriyat)

4.

… kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak…

Allah müslümanlara bu ayetinde, söz konusu dünya hakimiyetinin ileride olacağını gelecek zamandan bahsederek bildirmektedir. Rabbimiz ayetinde “dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak…” ifadesiyle İslam ahlakının tüm dünyada hakim olacağını, yerleşik bir hale geleceğini ve güçleneceğini bildirmiştir. Bu şekilde kesin ve net bir yerleşik kılınma ve sağlamlaşma hali Hz. Süleyman (a.s.) ve Hz. Zülkarneyn (a.s.) dönemlerinden sonra hak dinlerin hiçbirinde Hicri 1400 yılına kadar yaşanmamıştır. Peygamberimiz (s.a.v.) ise bu hakimiyetin ahir zamanın Büyük Mehdisi zamanında gerçekleşeceğini net bir şekilde bildirmiştir. Hicri 1400’e girildiği gün itibariyle Peygamberimiz (s.a.v.)’in bildirdiği alametlerin ard arda meydana gelmeye başlaması da Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhur ettiğinin ve İslam ahlakının dünya hakimiyetinin yaklaştığının alametleridir.

5.

… ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir…”  (Nur Suresi, 55)


Bu ayetin son kısmında ise yine ahir zamana işaret edimektedir. Bu son dönemde İslam ahlakının hakimiyetinden önce müslümanların fitneler, kargaşa, zulüm nedeniyle zorluk içinde korku dolu bir dönem yaşayacaklarını bildirmiştir. Gerçekten de 20. ve 21. yüzyıllar dünya tarihinin en çok kan dökülen, din savaşlarına sahne olan, iman edenlerin çok ciddi zorluklar yaşadıkları, imanlarını sakladıkları, ibadetlerini gizli yapmak durumunda kaldıkları  yüzyıllar olmuştur.


6.

… Onlar, yalnızca bana ibadet ederler ve bana hiç bir şeyi ortak koşmazlar…


Ancak Allah iman edenlere bu hakimiyet için tek bir şart koşmuştur. Bu şart, tüm inananların şirkten tam arınarak Allah’ı birlemeleridir. Bu görevi ise ahir zamanda Hz. Mehdi (a.s.) yerine getirecektir. Allah onu vesile ederek İslam dinini bidatlerden arındıracaktır. . Hz. Mehdi (a.s.) tüm mezhepleri kaldırıp aynı Peygamberimiz (s.a.v.)’in zamanında olduğu gibi İslam’ın halis ve hakiki haliyle yaşanmasını sağlayacaktır.1  Aynı şekilde ahir zamanda nüzul edecek olan Hz. İsa (a.s.) vesilesiyle Hıristiyanlar İslam dinini kabul edip müslüman olacaklar ve teslis inancı ortadan kalkacaktır.2  Yahudilerin çok büyük bir kısmı ise Hz. Mehdi (a.s.) vesilesiyle müslüman olacaklardır.3

1…Mehdi, dini peygamberin (s.a.v.) zamanında olduğu gibi aynen tatbik edecek. Yeryüzünden mezhepleri kaldıracak. Halis ve hakiki dinden başka hiç bir mezhep kalmayacak.
Onun düşmanları içtihad alimlerinin taklid edenleri olacak. Çünkü onlar Mehdi’nin mezhep imamlarının tersine hükmettiğini gördüklerinde bundan hoşlanmayacaklar, fakat karşı da gelemeyecekler… Onun açık düşmanları fukaha (fikih alimleri) olacak. Çünkü halk arasında bir imtiyazları kalmayacak. Hatta ahkam hususunda ilimleri de azalacak. Bu imamın gelişiyle alimlerin hükümlerdeki anlaşmazlıkları da giderilecek. şayet elinde kılınç (ilim) olmasaydı onun ölümüne fetva verirlerdi. (Kıyamet Alametleri, 186-187)
Hz.Peygamber (s.a.v) en başta İslamı nasıl ayakta tuttuysa, Hz.Mehdi de en sonunda aynı şekilde İslami ayakta tutacaktır. El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 27
Hz. Mehdi kaldırmadık bidat bırakmayacaktır.Ahir zamanda aynı Peygamber gibi dinin icaplarını yerine getirecektir. Kıyamet Alametleri 163
  2. İşte böyle bir sırada, o cereyan pek kuvvetli göründüğü bir zamanda, Hazret-i İsa Aleyhisselam’ın şahsiyet-i maneviyesinden ibaret olan hakiki İsevilik dini zuhur edecek (ortaya çıkacak), yani rahmet-i İlahiyenin semasından nüzul edecek; hal-i hazır Hıristiyanlık dini o hakikata karşı tasaffi edecek (temizlenecek), hurafattan ve tahrifattan (hurafelerden ve tahriflerden) sıyrılacak, hakaik-i İslamiye (İslam gerçeği) ile birleşecek; manen Hıristiyanlık bir nevi İslamiyet’e inkılab edecektir (dönüşecektir). Ve Kuran’a iktida ederek (uyarak), o İsevilik  şahs-ı manevisi tabi (uyan) ve İslamiyet metbu (uyulan) makamında kalacak; din-i hak bu iltihak (katılma) neticesinde azim bir kuvvet bulacaktır. (Mektubat s. 53-54)
  3. Naim, Selman b. İsa’dan tahric etti, o Dedi: Duyduğuma göre, Hz. Mehdi’nin elinde (zamanında) sekine bulunan tabut Taberiye gölünden çıkarılır ve Beyt-ül Makdis’de O’nun önüne getirilir. YAHUDİLER BUNU GÖRÜNCE, PEK AZI HARİÇ, ÇOĞU MÜSLÜMAN OLURLAR. (Celaleddin Suyuti’nin Tasnifinden Hadisler, Ahir Zaman Hz. Mehdisi’nin Alametleri, (Kitabül Burhan fi Alametil Hz. Mehdiyyil Muntazar), s. 23, Tercüme: Müşerref Gözcü – Kahraman Neşriyat)
Hazretleri’nin (Hz. Mehdi (a.s.)’ın) mükemmel ilminden ve başarılarından söz edilirken, şöyle aktarılmıştır ki, o görünür olup ORTAYA ÇIKTIĞINDA, ANLATTIĞI HUSUSLARI MUSEVİLER İLE TEVRAT’IN ESASINA GÖRE TARTIŞACAK VE DELİLLENDİRECEKTİR, BUNUN SONUCUNDA BÜYÜK BİR KISMI İSLAM OLACAKTIR. (Bihar-ül Envar)

(www.hazretimehdi.com) (www.beklenenmehdi.com) (www.harunyahya.org)

Şubat 27, 2010 Posted by | Hz.Mehdi ve Hz.İsa | , , , , , , , , , , , , , , , , , , | Yorum bırakın

Harun Yahya’nın kitaplarıyla Müslüman oldu

Harun Yahya’nın kitaplarıyla Müslüman oldu
 
İngiltere’de uyuşturucu kaçakçılığı yapan Clifford Brown Harun Yahya’nın kitaplarını okuyarak İslam dinini seçtiğini söyledi.
 
Brown “Mescidde tanıştığım bir İngiliz Müslüman bana Harun Yahya’nın kitaplarının bir kısmını hediye etti. Bu kitaplar beni çok etkiledi Harun Yahya’nın kitapları sayesinde İslam ve Allah ile ilgili kafamı karıştıran soruların cevaplarını buldum ve Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman oldum.” dedi.

Aslı Jamaikalı olan fakat İngiltere’de doğup büyüyen Bilal Brown Müslüman olmadan önce tam bir suç makinesiymiş. Uyuşturucu satıcılığından araba hırsızlığına kadar her türlü kötü işe bulaşan Bilal’in de son derece ilginç bir hidayet öyküsü var. İslam’a girmeden önce Clifford Brown ismini kullanan Bilal kendisi gibi sonradan Müslüman olan İngiliz bir hanımefendiyle evli ve Bilal’in 1.5 yaşında Safiye isminde güzel bir kızı var. Daha önce Hıristiyan olan 9 İngiliz’in Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman olmasına vesile olan Bilal şu an Şam’da İslami ilimler alanında eğitim görüyor. İşte eski uyuşturucu kaçakçısı Bilal’in öyküsü….

-Uyuşturucu satmaya nasıl başladınız?

Ailem fakir bir aileydi ve Olthem’de oturuyorduk Olthem İngiltere’nin en tehlikeli bölgelerinden biridir. Burada genelde yabancılar yaşar ve en tehlikeli gangasterler araba hırsızları ve uyuşturucu kaçakçıları Olthem’den çıkar. Olthem ayrıca çetelerin merkezidir buradaki çeteler sık sık olay çıkarıp polisle çatışırlar. Hatta İngiliz Polisi Olthem’deki bazı sokaklara girmeye çekinir. Olthem’de birçok yabancı yaşıyordu ve benim arkadaş grubum genellikle Pakistanlılardan oluşuyordu. Pakistanlı arkadaşlarımın birçoğu benim gibi uyuşturucu kullanıyordu. Lisedeki hayatım hiç iyi değildi. 16 yaşımda kokain kullanmaya başladım. Liseden sonra da bir uyuşturucu çetesine katıldım ve caddelerde uyuşturucu sattım ve araba hırsızlığı yaptım. Berbat bir hayatım vardı; fakat çok iyi para kazanıyordum. Benim çalıştığım çetenin içinde Pakistanlılar ve Bangladeşliler de vardı. Hatta satacağımız eroini Pakistanlılar sayesinde Afganistan’dan getirtiyorduk. Zekâm ve cesaretim sayesinde zaman içinde çetenin içinde yükseldim araba hırsızlığı gibi işleri terk ettim ve daha büyük işler yapmaya başladım. Uluslararası piyasaya açıldık İngiltere dışına da uyuşturucu satmaya başladık. Fakat İngiliz Polisi bizim çeteye karşı bir operasyon düzenledi ve benimle birlikte 5 kişi tutuklandı.

“İSLAM HAPİSHANELERDE YAYILIYOR”

– Arap Basınından sık sık İngiliz ve Amerikan hapishanelerinde yatan mahkumların büyük bir kısmının İslam’a ilgi duyduklarını ve bir çok tehlikeli mahkumun hapishanede Müslüman olduğunu duyuyoruz. Sizin böyle bir gözleminiz oldu mu?

Evet bu haberler doğru… Ben hapishanede sadece 1 ay kaldım ve ilk mahkemede serbest bırakıldım. Suç işliyordum ama arkamda delil bırakmıyordum. Bu 1 ay içinde bir çok mahkumun elinde Kur’an gördüm. Dışardan tanıdığım birkaç meşhur uyuşturucu kaçakçısı vardı. Bu kişilerden biriyle hapishanede karşılaştım O da Müslüman olmuştu ve hayatını tamamen değiştirmişti. Benim ağabeyim de çok tehlikeli bir gangasterdi. Bir kişiyi öldürdüğü 3 kişiyi de yaraladığı için şu an İngiltere’de hapishanede yatıyor. Ağabeyim de hapishanede Müslüman oldu ve ismini Abdulhak olarak değiştirdi. Fakat ben cezaevinde İslam’la hiç ilgilenmedim benim düşüncem bir an önce dışarı çıkıp işlerime kaldığım yerden devam etmekti.
-Uyuşturucu kullananların nasıl bir dünyaları var? Bize bu dünyadan bahseder misiniz?
Uyuşturucu kullanmak insana başta biraz tad veriyor; fakat daha sonra büyük acılara neden oluyor. Bunu fark ettiğim için uyuşturucu kullanmayı bıraktım ve sadece satmaya uyuşturucudan büyük paralar kazanmaya başladım. Uyuşturucu kullananlar her geçen gün kötü bir sona doğru yaklaşırlar ve son derece acı dolu bir yaşamları vardır. Özellikle de bağımlıların… Uyuşturucu bağımlıları zamanla dünya ile olan bütün ilişkilerini keserler ve sadece uyuşturucuyu nasıl bulacaklarını düşünmeye başlarlar.

“İNSANİ ÖZELLİKLERİMİ KAYBETMİŞTİM”

-Uyuşturucu kullananların düştükleri durumu gördüğünüzde bir satıcı olarak vicdan azabı çektiğiniz anlar oluyor muydu?

Hayır olmuyordu. Uyuşturucu sattığım dönemler birçok insani özelliğimi kaybetmiştim ve sadece para kazanmayı düşünüyordum. İnsanların benim gözümde hiçbir değerleri yoktu. Allah’a şükürler olsun İslam sayesinde o kötü hayatı ve düşünceleri terk ettim.

-İslam’a karşı ilk defa ne zaman ilgi duymaya başladınız?

Uyuşturucu sattığım dönemlerde sürekli farklı kadınlarla birlikte oluyordum ve en iyi arabalara biniyordum. Bu yaşam uzun zaman bana cazip ve eğlenceli geldi. Belli bir zaman sonra ise içimde büyük bir boşluk oluşmaya başladı.

-Daha sonra ne oldu?

Malcom X’in hayatını anlatan bir film seyrettim. Bu film beni çok etkiledi ve
Malcom X’e hayran oldum. Bu filmi seyrettikten sonra Müslüman olmayı düşünmedim fakat İslam’ı kendime Hıristiyanlıktan daha yakın hissetmeye başladım. Zihnimde İslam siyahların Hıristiyanlık ise beyazların dini şeklinde bir düşünce oluştu. Beyaz İngilizleri hiç sevmiyordum onlarda bizi sevmiyorlardı ve siyah olduğumuz için bizi küçük görüyorlardı. Sonra Wu Tang Clag grubunun yaptığı hipap müzikleri dinlemeye başladım. Bu grubun elemanları Müslüman olduklarını söylüyorlardı fakat bazı ırkçı görüşleri vardı. Mesela Allah’ın siyah şeytanın ise beyaz olduğuna inanıyorlardı. Bu müzik grubunun elemanları Alijah Muhammed’in görüşlerine bağlıydılar. Yaptıkları parçalarda beyazları aşağılıyorlardı bu durum da bana zevk veriyordu. Pakistanlı bir arkadaşım bana önceden Hıristiyan bir din adamı iken daha sonra Müslüman olan Ahmed Dedad’ın konuşmalarını içeren bir video kaseti verdi. Bu Ahmed Dedad’ın konuşmalarını dinledikten sonra Hıristyanlığı tamamen terk etmeye karar verdim. Ahmed Dedad Hıristiyanların inançlarındaki yanlışları çok net bir şekilde ortaya koyuyordu.

-Bu dönem uyuşturucu satmaya devam ediyor muydunuz?

Evet. Ama bir arayış içine girmiştim. Uyuşturucu çetesindeki Pakistanlılara İslam’la ilgili sorular sormaya başladım. Pakistanlılar Müslüman olduklarını söylüyorlardı; fakat İslam’la ilgili pek fazla bilgileri yoktu. Bir Pakistanlı arkadaşım “Kur-an okursan Kur-an’da sorularının cevabını bulursun” dedi. Bunun üzerine bir Kur-an tercümesi aldım ve Kur-an tercümesini okumaya başladım. Önce Fatiha Suresini daha sonra Bakara ve Ali İmran Surelerini okudum. Bu sureler beni çok etkiledi ve Kur-an’ın Allah tarafından gönderildiğine inanmaya başladım.

-Kur-an’ın sizi bu kadar etkileyen yönü neydi?

Kur-an okumaya başlayınca Allah’ın Kur-an vasıtasıyla insanlarla konuştuğunu fark ettim. Daha önce İncil’in de bazı bölümlerini okumuştum; fakat Kur-an İncil’den çok farklıydı. Kur-an okudukça içimde büyük bir korku oluşmaya başladı.

“KUR-AN BANA GÜNAHLARIMI HATIRLATIYORDU”

-Nasıl bir korkuydu bu? Biraz açar mısınız?

Büyük günahlar işlemiştim ve Kur-an okudukça işlediğim günahları hatırlıyordum. Bu durum da beni çok rahatsız ediyordu. İçimdeki korku nedeniyle Kur-an okumayı terk ettim. Daha sonra 2 sene boyunca hiç Kur-an okumadım. İslam’la ilgili araştırma yapmaktan da vazgeçtim.

-Müslüman olmaya nasıl karar verdiniz?

Bir gece Pakistanlı bir arkadaşımızın evinde toplanmıştık. 4 arkadaş bir gün sonra satacağımız uyuşturucuları hazırlıyorduk. Kapı çalındı hemen uyuşturucuları sakladık. Gelen Osman adında sarıklı ve sakallı bir gençti. Tebliğ Cemaati’nden olan Osman bizim çeteden olan Pakistanlı arkadaşımızın tanışıydı. Bizi mescidde yapılacak sohbete davet etti. Ben ilk başta mescide gitmek istemedim; fakat Osman çok ısrar etti. Osman’ın ısrarı üzerine mescide gitmeye karar verdim ve mescidde sohbet veren hocayı dinledim. Hocanın anlattıklarının hepsi doğruydu. O an artık İslam’dan kaçamayacağımı ve Müslüman olmam gerektiğini bir kez daha hissettim. Mescidden eve dönünce tekrar Kur-an okumaya başladım. Kur-an’ı okudukça korkuyordum fakat Allah’ın her ne olursa olsun günah işleyenleri affedeceğini müjdeleyen ayetlerine rastladığımda rahatlıyordum ve içim huzur doluyordu. Müslüman olmaya karar vermiştim; fakat Müslüman olmak için kendimi hazır hissetmiyordum.

Niçin?

İslam’a tamamen zıt bir hayatım vardı bu hayatı ve çevremi birdenbire değiştirmenin çok zor olacağını düşünüyordum. Mescide gitmeye başladıktan 3 gün sonra bizim çeteye yönelik bir operasyon daha düzenlendi. Ben ve 2 kişinin dışında çetenin bütün üyeleri tutuklandı. Çetemiz bu operasyonla büyük bir darbe yiyince uyuşturucu satışına ara verdik. Bu benim için iyi bir fırsat oldu ve İslam’ı daha iyi öğrenmek için mesciddeki sohbetlere gitmeye başladım. Bu arada mescidde tanıştığım bir İngiliz Müslüman bana Harun Yahya’nın kitaplarının bir kısmını hediye etti. Bu kitaplar beni çok etkiledi Harun Yahya’nın kitapları sayesinde İslam ve Allah ile ilgili kafamı karıştıran soruların cevaplarını buldum ve Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman oldum. Müslüman olduktan sonra tasavvufa ilgi duymaya başladım ve Şeyh Habip’le tanıştıktan sonra Semaniye Tarikatına katıldım.

-İlk defa duyuyorum bu tarikatı.

Semaniye Tarikatı daha çok Afrika ve Yemen taraflarında yaygın olan bir tarikat.

“TASAVVUF RUHUN DOKTORUDUR”

-Niçin bir tarikata girme ihtiyacı duydunuz?

Çok berbat bir hayattan gelmiştim ve ruhum tamamen kirlenmişti. Tasavvuf sayesinde ruhum temizlendi ve nefsimle nasıl mücadele edeceğimi öğrendim. Tasavvuf bir anlamda hasta olan ruhumun doktoru oldu ve iç dünyamı keşfetmemi sağladı. Zikir törenlerine katıldığımda kalbimin rahatladığını hissediyorum. İnsan herhangi bir organında rahatsızlık hissettiğinde doktora ihtiyaç duyuyor. Tasavvuf da kalpte oluşan hastalıkları tedavi eder. Günümüzde insanların en çok ihtiyaç duydukları doktorlar ise Kur-an ve Sünnet üzere yaşayan büyük alim ve veliler.

-İslam’ın en çok sevdiğiniz yönü nedir?

Müslümanlar arasındaki kardeşlik. Müslümanlar birbirlerini seviyorlar ve birbirlerine karşılıksız yardımcı oluyorlar. Müslüman olduktan sonra İslam’ı daha iyi anlamak için mutlaka Arapça öğrenmem gerektiğini fark ettim ve Arapça öğrenmek için Yemen’e gittim. Yaklaşık 1.5 sene Yemen’de kaldım. Yemen’in güneyinde Hadra Mevt isimli bir bölge var. Hadra Mevt Halkı İslam’ı çok iyi yaşıyor buranın alimleri çok bilgili ve halkı da çok misafirperver. Müslümanların aralarındaki güzel kardeşliğe özellikle Yemen’de şahit oldum. Yemenliler fakirler ama dinlerine sağdıklar ve din kardeşliğine çok önem veriyorlar.

-Müslüman olmanız çevrendekiler tarafından nasıl karşılandı?

Müslüman olmam ve sonrasında kişiliğimde meydana gelen değişiklikler beni yakından tanıyanları bir hayli şaşırttı. Şartlarım çok iyiydi ve uyuşturucudan iyi para kazanıyordum. Böyle bir durumdayken her şeyi terk etmem özellikle eski suç ortaklarım tarafından çok garip karşılandı. Bendeki değişime en çok sevinen ise annem oldu. Hatta annem sık sık bana ; “Bu din senin gibi birisini bu kadar değiştirdiyse mutlaka haktır.” diyor.

Şubat 21, 2010 Posted by | Haberler | , , , , , , , , , , , , , , , | 1 Yorum

Adnan Oktar’ın Hülya Avşar’ın Kazası İle İlgili Yorumları

http://www.youtube.com/watch?v=03W_Iu-xpsI

http://www.harunyahya.tv

Şubat 20, 2010 Posted by | Adnan Oktar'ın Röportajlarından Seçmeler | , , , , , , , , , , , , | Yorum bırakın

Adnan Oktar’ın Anjelina Jolie ve Brad Pitt’in Ayrılık Sözleşmesi Hakkındaki Yorumu

www.harunyahya.tv

Şubat 20, 2010 Posted by | Adnan Oktar'ın Röportajlarından Seçmeler | , , , , , , , , , , , , , , , , , , | Yorum bırakın

Adnan Oktar Habertürk’te Yiğit Bulut’un Sansürsüz Programında-3

Şubat 14, 2010 Posted by | Adnan Oktar'ın Röportajlarından Seçmeler | , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | Yorum bırakın

Adnan Oktar Habertürk’te Yiğit Bulut’un Sansürsüz Programında-2

Şubat 14, 2010 Posted by | Adnan Oktar'ın Röportajlarından Seçmeler | , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | Yorum bırakın

Adnan Oktar Habertürk’te Yiğit Bulut’un Sansürsüz Programında-1

Şubat 14, 2010 Posted by | Adnan Oktar'ın Röportajlarından Seçmeler | , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | Yorum bırakın

Masonluğun Darwinizm ve Komünizm İle İlgili Bağlantısı – Video

Şubat 14, 2010 Posted by | Adnan Oktar'ın Röportajlarından Seçmeler | , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | Yorum bırakın