Insanmucizedir's Blog

Just another WordPress.com weblog

Adnan Oktar’ın Anjelina Jolie ve Brad Pitt’in Ayrılık Sözleşmesi Hakkındaki Yorumu

www.harunyahya.tv

Şubat 20, 2010 Posted by | Adnan Oktar'ın Röportajlarından Seçmeler | , , , , , , , , , , , , , , , , , , | Yorum bırakın

Kadın Erkek İlişkilerinde Olması Gereken Sevgi Anlayışı

Kadın-erkek ilişkilerinde, Allah rızası dışında karşılıklı kurulan bağlılık ve beraberlikler, insanları şirke saptıran en önemli konulardan birisidir. Bunlar evlilik ya da toplumda giderek yaygınlaşan evlilik dışı beraberlikler şeklinde olabilir.
Bu romantik sevgi anlayışında, Allah’a karşı yerine getirmeleri gereken bütün vazifeleri birbirlerine karşı getiren, birbirlerini Allah’tan bağımsız müstakil varlıklar olarak gören, Allah’a karşı duymaları gereken hisleri birbirlerine karşı duyan “sevgililer” ortaya çıkar. Bu kişiler Allah’ı zikretmek (anmak) yerine, sürekli birbirlerini zikrederler (anarlar). Sabah gözlerini açtıklarında, kendilerini yaratmış ve onlara yeni bir gün vermiş olan Allah’ı anıp O’na şükredecekleri yerde, ilk işleri birbirlerini düşünmek, birbirlerini hayal etmek olur. Kendilerini Allah’a beğendirmeye değil de, birbirlerine beğendirmeye çalışırlar. Allah ve O’nun dini için fedakarlıkta bulunmazlar da, birbirleri için türlü fedakarlıklar gösterirler.
Kısacası bu kişiler, birbirlerini ilah edinirler. Nitekim dünyada son derece yaygın olan bu çarpık sevgi anlayışının örneklerine bakıldığında, romantik erkeklerin ve kadınların açıkça birbirlerine “sana tapıyorum” gibi ifadeler kullandıkları görülebilir. Yine romantik sevgililerin birbirlerine yaptıkları konuşmalarda, yazdıkları şiirlerde “nereye baksam seni görüyorum, nereye gitsem seni düşünüyorum” gibi ifadeler yer alır. Oysa her nereye bakılsa ve her nereye gidilse düşünülmesi gereken tek varlık, alemlerin Rabbi olan Allah’tır.
Görüldüğü gibi halk arasında masum hatta makbul bir sevgi çeşidi olarak görülen romantik aşk, gerçekte Allah Katında lanetlenmiş olan “şirk koşma”nın bir parçasıdır. Ne var ki “gerçekleri ters yüz eden şeytan” her konuyu olduğu gibi bu kavramları da aslından çarpıtarak insanlara süslü göstermekte, insanların çoğu da şeytanın gösterdiği yolu izlemektedir:
Andolsun Allah’a, senden önceki ümmetlere de (elçiler) gönderdik, fakat şeytan onlara yapıp ettiklerini süslü göstermiştir; bugün de onların velisi odur ve onlar için acı bir azab vardır. (Nahl Suresi, 63)
…Kendi yaptıklarını şeytan süsleyip-çekici kıldı, böylece onları yoldan alıkoydu. Oysa onlar görebilen kimselerdi. (Ankebut Suresi, 38)
Kuran’da, bu tür romantik ilişkilerde kadınlara karşı beslenen tutku dolu sevgiye özellikle dikkat çekilir. Bu kadın, kişinin eşi, sevgilisi, hatta uzaktan “platonik” olarak sevgi beslediği herhangi bir kadın da olabilir. Eğer bu, Allah’ı unutturan, Allah’ı gereği gibi anmayı engelleyen, Allah sevgisine tercih edilen, kalpten Allah sevgisini çıkarıp da onun yerine konulan bir sevgi türüyse, kişiyi doğrudan şirke sürükler. Kuşkusuz aynı tehlike yalnızca erkekler için değil kadınlar için de geçerlidir.
Romantik kadın-erkek ilişkisini alabildiğine yaşayan kimseler çoğu zaman bu gerçeklerden habersizdir. Kendilerini yine kendi elleriyle içine attıkları tehlikenin bilincinde değildirler. Çünkü çoğu, çocukluklarından beri toplumdan aldıkları çarpık telkinlerin ve kendilerine doğru yolu gösterecek tek rehber olan Kuran’dan habersiz olmalarının bir sonucu olarak, işlediklerinin Allah Katında bir suç olduğunun farkında değildirler.

Allah’ın dininden uzak yaşadıkları için, daha önce de belirttiğimiz gibi, büyük bir batağın içinde olmalarına rağmen kendilerini doğru yolda zannetmektedirler. Yalnızca Allah’a iman etmedikleri için, akıl ve anlayışları körelmiştir.
Akılsızlık içinde yaşanan söz konusu şirk sevgisi, birbirlerini ilah edinmiş olan kadın ve erkekleri bazen çok büyük felaketlere sürükler. Örneğin, birbirine aşık iki gencin birlikte intihar etmekten zevk alacak derecede akılları kapanabilir. Dünya şartlarının, biraraya gelmelerini engellediği iki genç aşklarını sözde “ebedileştirmek”, “ruhlarının sonsuza kadar birlikte olması” gibi anlamsız ve gerçek dışı telkinlerle elele tutuşup bir köprüden atlayabilirler. Oysa bunu yaparken, aslında kendilerini cehennem çukuruna attıklarının farkında değildirler. Haram olan bir fiili bir mahsur görmeden gerçekleştirmekte ve öldüklerinde Allah’a kavuşacaklarına değil birbirlerine kavuşacaklarına inanmaktadırlar. Son anda ölüm meleklerini gördüklerinde bunu anlarlar, ancak artık iş işten geçmiştir. Gazetelerde sık sık ümitsiz aşıkların intiharlarından, geride bıraktıkları duygusal mektuplardan bahseden haberlere rastlamak mümkündür. Tüm bunlar romantizmin insanların akıllarını ve şuurlarını ne derece kapatabildiğinin somut örnekleridir.
Ne var ki, bu dünyada romantizm nedeniyle gözü kapalı bağlandığı, ilah edindiği eşini kişi ahirette kendi nefsini kurtarmak için fidye olarak vermeye kalkacaktır. Çünkü gözündeki perde kalkmış, kendisine vaat edilen azabın gerçek olduğunu anlamıştır. Ayetlerde bu kimselerin ahiretteki tavırları şöyle tarif edilir:
Onlar birbirlerine gösterilirler. Bir suçlu-günahkar, o günün azabına karşılık olmak üzere, oğullarını fidye olarak vermek ister; Kendi eşini ve kardeşini, Ve onu barındıran aşiretini de; Yeryüzünde bulunanların tümünü (verse de); sonra bir kurtulsa. (Mearic Suresi, 11-14)
Bir başka ayette de aynı durum şöyle tasvir edilir:
Kişi o gün, kendi kardeşinden kaçar; Annesinden ve babasından, Eşinden ve çocuklarından, O gün, onlardan her birisinin kendine yetecek bir işi vardır. (Abese Suresi, 34-37)
Şirke dayalı romantik sevgi anlayışı toplumda “aşk”, “romantizm”, “saf ve temiz duygular” vb. şeklinde masum gösterilir, hatta yüceltilip teşvik edilir. Özellikle genç yaştaki insanları etkisine alan bu romantizm telkini akıl ve şuurun gelişmesini engellediği için, dinden, imandan, yaratılış amaçlarından haberleri olmayan, Allah’ı unutmuş, Allah sevgisini, Allah korkusunu bilmeyen, şirki doğal bir davranış, bir yaşam tarzı haline getirmiş sapkın nesiller ortaya çıkmaktadır.
Televizyonlarda ve filmlerde romantizm ve duygusal konular çok yoğun bir şekilde insanlara empoze edilir. Duygusallık adeta insanın doğal bir ihtiyacı olarak öne sürülür. Romantizm şarkılarda, şiirlerde, kitaplarda en revaçta, en ön planda işlenen temadır. Şeytan duygusallığın insanların akletmelerini, gerçekleri görmelerini, Allah’ı anmalarını, yaratılış amaçlarını ve ahireti düşünmelerini engelleyen, onları dini yaşamaktan uzaklaştıran, şirke batıran bir illet olduğunu çok iyi bilir. Bu yüzden her kesimdeki ve her sektördeki yandaşlarını, duygusallık telkinini en yoğun ve sık olarak ayakta tutacak biçimde yönlendirir.
Bu nedenle, şirk koşmayı yalnızca taştan tahtadan putlara secde etmek sananlar, bu dünyada kendilerini müstağni görüp ahirette de “Rabbimiz olan Allah’a andolsun biz müşriklerden değildik” (En’am Suresi, 22) diyenlerden olmaktan çok sakınmalıdırlar.

http://www.harunyahya.org/sosyal/romantizm/romantizm.html

Aralık 20, 2009 Posted by | Uncategorized | , , , | Yorum bırakın

Sevgi Neden Yokoldu?

Sevgi ancak karşılıklı güven duyularak yaşanabilecek bir duygudur. Güvenin oluşması için ise tek şart Allah’a iman eden bir insan olmaktır. Çünkü ancak Allah’tan korkan bir insan Allah’ın hoşnutluğunu arar ve kendi çıkarlarını gözetmez. Böyle bir insan Allah’ın haram kıldığı hiç bir şeyi yapmayacağından güvenilirdir. Nitekim inkar eden insanlar arasında sevginin yok olmasının nedenlerinden biri güvensizlik hissidir. Bir insan karşısındaki insana güvenemediğinde değil sevmek samimi bile olamaz. Çünkü samimi olduğunda herşeyin kendi aleyhine kullanılmasından korkar. Bu yüzden inkar edenler hayatlarını gizlilik içinde yaşarlar ve kendilerini korumak için sürekli tetikte olurlar. Elbette çok açıktır ki böyle bir birliktelikte sevgi yaşanamaz. İnkar edenler de sevgiyi yaşayamayacaklarını bildikleri içinde kendi istek ve tutkuları için yaşamayı tercih ederler. Sevginin neden yok olduğunu düşünmek ve çözüm aramak yerine kilitlenmiş çözümsüz bir sistem içinde sevgiyi hiç hissedemeden yaşarlar. Sevginin yerine tercih ettikleri duygu ise çılgınca şeytani bir hırstır. Bu hırs para kazanma tutkusu, gösteriş yapma ya da itibar elde etmeye çalışma gibi çeşitli şekillerde ortaya çıkar. Fakat dünyevi nimetler, Allah rızası için elde edilmedikten sonra insana zarardan başka birşey sağlayamaz. Nitekim her insanın ölümlü olduğunu ve dünyada elde ettiği herşeyin bir gün ölümle son bulacağını düşündüğümüzde bu hırsların ne kadar boş olduğu anlaşılır. Dünyada insanın yaptıklarından tek geriye kalan Allah rızası için yaptığı salih amelleridir. Kuran’da bildirilen bu gerçeğin farkında olan müminler sadece ahireti düşünerek Allah rızası için çabalarlar. Allah’a olan sevgileri sonsuza kadar olduğu içinde kalplerindeki sevgi hissi hiç tükenmez aksine çoğalarak artar. Herşeyi Allah’ın tecellisi olarak görüp sevdikleri için Allah müminlere, sadece onların hissedip yaşayacağı gibi olağanüstü bir zevk verir. İman edenler ve salih amellerde bulunanlar ise, Rahman (olan Allah), onlar için bir sevgi kılacaktır. (Meryem Suresi, 96)

www.allahsevgisi.com

Aralık 19, 2009 Posted by | Yaşam | , , , , , | Yorum bırakın