Insanmucizedir's Blog

Just another WordPress.com weblog

Kör Mimarlar: Termitler

Kör Termitlerin yaptıkları devasa yuvalarından biri

Herkese selam, bugün sizlere muhteşem bir yaratılış örneği olan KÖR TERMİTLER den bahsetmek istiyorum. Kör işçilerin Empire State büyüklüğünde bir bina inşa etmeleri mümkün müdür? Elbette ki değildir.

Ancak böyle bir şeyi hiçbir canlının yapamayacağını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Çünkü kör termitler hayatları boyunca kendi boyutlarına göre Empire State yüksekliğinde yuvalar inşa ederler. Termitlerin yaptıkları devasa yuvaları insanların yaptıkları binalar ile kıyaslamadan önce termitleri genel olarak tanıtmakta fayda vardır.

Termitlerin bilinen en önemli özelliklerinden biri, insanların bile kolaylıkla yıkamayacakları sağlamlıkta yuvalar yapmalarıdır. Her tür, kendi ihtiyacı olan özelliklere göre farklı tiplerde yuvalar inşa eder. Kimi yakıcı sıcaklardan korunmasını sağlayacak yuvalar yaparken başka bir tür ise yağmurlardan korunacağı yuvalar inşa eder. Bu yuvalar ağaç içlerinde bulundukları gibi çoğunlukla da toprağın üstünde ve altında da yer alırlar.

 Bir termit yuvası açıldığında süngerimsi bir görüntüyle karşılaşılır. Yuva yaklaşık 2,5 cm genişliğinde ya da daha dar sayısız hücrelerden oluşur. Bu hücreleri birbirlerine ancak termitlerin geçebileceği büyüklükte dar delikler bağlar. Termitlerin bu harika binaları yaparken kullandıkları hammaddeyse sadece toprak, kendi salgıları ve atıklarından ibarettir. Böylesine basit bir malzemeyle, bazıları ancak dinamitle yıkılabilecek kadar sağlam olan, üstelik içinde labirentler, havalandırma sistemleri ve kanallar gibi detaylı sistemler bulunan yuvalar yaparlar.

Görünüş olarak kuleye benzeyen ihtişamlı yuvaları yapan termitlerin asıl mucizevi özellikleri ise daha önce de bahsettiğimiz gibi kör olmalarıdır. Bu son derece şaşırtıcı bir durumdur. Termitler ne yaptıkları tünelleri, ne kullandıkları malzemeyi, ne bu malzemeyle yaptıkları topakları, ne de yükselttikleri odacıkları görebilirler.

Termitlerle insanların yaptıkları yapılar karşılaştırıldığında yaptıkları işin olağanüstülüğü daha net şekilde ortaya çıkmaktadır. Termitlerin yapmış olduğu gökdelenleri daha iyi değerlendirebilmek için başta belirttiğimiz Amerika’da bulunan Empire State binası iyi bir kıyas imkanı oluşturmaktadır. Bu binanın uzunluğu 443 metredir. Termitlerse 1-2 cm ebatlarında olan böceklerdir. Bu küçük cüsselerine rağmen 7 metre yüksekliğinde devasa yuvalar yaparlar.

Eğer termitler insanlarla aynı boyda olsalardı, yaptıkları yuvalar da Empire State binasının şu anki uzunluğundan 4 kat daha yüksek olurdu. İnsanların yapamadığı bu muazzam işlemi kör termitler milyonlarca senedir, var oldukları andan itibaren yapmaktadırlar. (Harikalar Dünyası, National Geographic, İstanbul, 1999, s.190)

Termitleri bütün özellikleri ile birlikte yaratan Allah’tır. Kör termitlere yaptırdığı ihtişamlı yapılarla alemlerin Rabbi olan Allah bize sonsuz kudretini ve ilmini tanıtmaktadır. Allah herşeyin yaratıcısıdır.

O herşey üzerinde vekildir. (Zümer Suresi, 62)

Termitlerin Disiplinli Yapıları Termit yuvalarının yapısını incelediğimizde, büyüklüğünün yanı sıra son derece kompleks bir sistemle karşılaşırız. Termit kolonilerinde savunma görevini üstlenmiş özel askeri birimler bulunur. Asker termitler mükemmel bir askeri donanımla yaratılmıştır. Bazıları savaşçı, bazıları nöbetçi, bazıları da “intihar komandosu”dur.

Kraliçenin yumurtlayabilmesi, işçilerin duvar örüp tüneller açması veya yuvada yetiştirilen mantarların hasat edilmesi, ancak askerlerin görevlerini tam olarak yerine getirmeleri durumunda gerçekleşebilir. Termit kolonisinin tüm üyeleri, örgütlü topluluklar halinde yaşamaktadır. Bu topluluğun bireyleri arasındaki iletişim, koklama ya da tat alma yoluyla gerçekleştirilir. Bu sırada kimyasal sinyaller alınıp verilir. Bu kör, sağır ve dilsiz yaratıklar arasındaki inşaat, yiyecek arama, yuva arkadaşını tanıma, iz sürme, alarm hali ve savunma manevraları gibi karmaşık işler, kimyasal sinyaller aracılığıyla sağlanır.

Termit kolonisinin başlıca düşmanları karıncalar ve karınca yiyenlerdir. Koloni, bu düşmanların saldırısına uğradığında bir intihar ordusu harekete geçer. Ustura keskinliğinde dişlere sahip olan Afrika termitleri usta birer silahşördür. Uzun keskin dişleriyle saldırganların gövdelerini parçalar.

Termitlerin Fedakarlığı Termitlerin zaman zaman uyguladıkları bir savunma metodu da, gerektiğinde kolonilerini korumak uğruna kendilerini feda ederek, düşmanlarına zarar vermektir. Birçok değişik termit türü, bu intihar saldırısını çeşitli şekillerde gerçekleştirir. Bunların arasından, Malezya’nın yağmur ormanlarında yaşayan bir tür özellikle ilgi çekicidir.

Bu termitler, anatomileri ve davranışları açısından birer “yürüyen bomba” gibidir. Vücutlarındaki özel bir kese düşmanlarını etkisiz kılacak bir kimyasalla doludur. Mücadele sırasında termit, bir karınca ya da saldırgan bir hayvan tarafından sert bir şekilde sıkıştırılırsa, karın kaslarını şiddetli bir şekilde kasarak salgı bezlerini yırtar ve saldırganı sarı renkli koyu bir sıvıyla boğar. Bu tam bir intihar saldırısıdır, çünkü saldırı sırasında termitin iç organları parçalanır ve canlı ölür.

Termitlerdeki bu toplumsal dayanışma ve fedakarlık örnekleri, Darwinizm’in temel kabulü olan “her canlı kendi çıkarı için yaşar” varsayımını yıkmaktadır. Dahası bu örnekler, bu canlıların çok bilinçli bir biçimde organize edildiklerini göstermektedir.

Düşünelim: Bir termit niye nöbetçi olmak istesin? Üstelik bir seçim hakkı olsa, neden en zahmetli ve en özveri gerektiren işi tercih etsin? Böyle bir imkanı olsa, şüphesiz kendisine en rahat ortamı ve en iyi hizmeti sağlayacak görevi tercih ederdi. Kaldı ki bir zamanlar kendini feda edip böyle bir savunma yapmaya karar veren bir termit olduğunu varsaysak bile, bu termitin bu uygulamasını genlerine yükleyip yeni nesillere aktarması, elbette imkansızdır. Üstelik, tüm işçi termitler kısır canlılardır ve dolayısıyla zaten yeni bir nesil meydana getiremezler.

Ancak termitleri yaratan Allah, böylesine mükemmel bir koloni yaşamını tasarlamış ve bu sistemi oluşturan termit topluluğuna da belirli görevler vermiş olabilir. Nöbetçi termit de, Allah’ın kendisine ilham ettiği görevini büyük bir itaatle yerine getirmektedir.

Nitekim Kuran’da şöyle buyrulur:

…O’nun, alnından yakalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur… (Hud Suresi, 56)

kaynak kitap: termit mucizesi (harun yahya)

Aralık 25, 2009 Posted by | Uncategorized | , , , , , , , , , | Yorum bırakın

Canlı Uçuş Makinaları: Yusufçuklar

Kuşlar, insanoğlunun asırlardır gerçekleştirmek istedikleri bir işi başarırlar: Uçmak…

İnsanlar uçabilmenin yollarını bulmak için çok uğraştılar. İlk uçağın yapılmasından bugüne kadar yaklaşık yüzyıl geçti. Binlerce değişik modelde uçak geliştirildi. Onbinlerce bilim adamı daha iyi uçabilen makineler yapmak için çalıştı.

Sonuçta ortaya bugün kullanılan mükemmel uçuş makineleri çıktı.

Uçmak büyük bir güçtür. Ancak bu güç, ne kadar kontrol altına alınırsa, o kadar etkili olur. Gerektiğinde havada durmak, veya istenilen noktaya iniş yapabilmek, en az uçabilmek kadar önemlidir. İşte bu yüzden insanlar manevra yeteği yüksek bir uçuş makinesi geliştirmişlerdir; helikopter…

Helikopter havada asılı durabilir. Dikine iniş kalkış yapabilir.

Özellikle askeri alanda sağladığı avantaj nedeniyle, helkopter tasarımı araştırmalarına sınırsız bütçeler ayrılır.

Ancak yapılan son araştırmalar çok şaşırtıcı bir gerçeği o rtaya koymuştur. Günümüz helikopterlerinin uçuş teknolojisi, çok küçük ve canlı bir “makinenin” uçuş teknolojisi ile karşılaştırıldığında oldukça ilkel kalmaktadır.

Bu canlı uçuş makinesi; yusufçuk böceğidir.

Yusufçuktaki Mekanizmalar

Yusufçuk böceklerinin uçuş sistemi gerçek bir tasarım harikasıdır. Ve insanların yaptıkları hiçbir makine yusufçuk kadar yüksek bir uçuş teknolojisine sahip değildir.

Bu yüzden dünyanın önde gelen helikopteri Skorsky’nin, son modelinin tasarımı yusufçuk örnek alınarak gerçekleştirilmiştir.

Bu projede Skorsky’nin tasarımına yardım eden IBM firması, yusufçuğun resmini bu iş için üretilen özel bir bilgisayara yüklemiştir.

Ardından yusufçuğun havadaki manevraları da göz önüne alınarak bilgisayarda binlerce çizim gerçekleştirilmiştir. Sonra yusufçuğun uçuş tekniği örnek alınarak Skorsky modeli ortaya çıkarılmıştır.

Kısacası, küçücük bir böceğin vücudunda insanoğlunun planlayabileceğinden çok daha üstün bir tasarım bulunmaktadır. Şüphesiz bu böcekte görülen şaşırtıcı teknoloji, onun yaratılmış olduğunun bir delilidir. Yusufçuğun uçuş teknikleri ve kanatlarındaki tasarım insana apaçık bir gerçeği gösterir: Bu küçük canlı, bize Allah’ın sanatını gösteren bir yaratılış mucizesidir.

Yusufçuğun gövdesinin üzerinde çaprazlama yerleştirilmiş iki çift kanat bulunmaktadır. Bu yapı ona çok hızlı bir manevra yeteneği kazandırır.

Yusufçuk çok kısa bir zamanda, böcekler için şaşırtıcı bir hıza; saatte 50 km’ye ulaşabilir. Olimpiyatlarda 100 m koşan atletlerin hızları ise sadece saatte 39 km’dir.

İyi uçmanın bir diğer şartı da iyi görmedir. Uçma eğer mükemmel bir görüş sistemi ile desteklenmezse son derece tehlikeli olur. Bu yüzden modern uçak ve helikopterler ileri görüş sistemlerine sahiptirler.

Yusufçuk da çok üstün bir görüş sistemi ile donatılmıştır. Yusufçuk böceğinin tam 30.000 tane mikro gözü vardır. Her göz ayrı bir noktayı görür. Bu gözlerden gelen bilgiler yusufçuğun bir bilgisayar gibi işlem yapan beynine iletilir.

Bu sistem sayesinde yusufçuk, harika bir görüş yeteneğine sahiptir.

Yusufçuğun Manevra Kabiliyeti

Yusufçuğun manevra yeteneği ise en gelişmiş helikopterden daha ileridir. Örneğin ters istikametten hızla gelen bir kamyona çarpmaktan, son anda yaptığı bir manevra ile kurtulur. Hatta daha zor manevraları bile başarabilir.

Sık manevra yapmak zorunda kalan pilotların karşılaştığı güçlüklerden biri manevra sonrasında uçağın yere göre konumunun belirlenmesidir. Eğer pilot manevra sonrasında hangi tarafın alt hangi tarafın üst olduğunu bir an için olsun karıştırırsa, uçak düşebilir.

Teknisyenler bu tehlikeye karşı özel bir aygıt geliştirmişlerdir. “Jiroskop” adı verilen bu aygıt, pilota yapay bir ufuk çizgisi gösterir. Pilot bu çizgi ile gerçek ufuk çizgisini karşılaştırır ve uçağın konumunu anında tespit eder.

Teknisyenlerin geliştirdikleri bu aygıtın bir benzerini, yusufçuk milyonlarca yıldır kullanmaktadır. Yusufçuğun gözlerinin önüne yapay bir ufuk çizgisi çizilmiştir. Vücudu hangi açı ile uçarsa uçsun, bu sayede kafasını hep ufuk çizgisine paralel tutar. Yusufçuğun bedeni uçuş sırasında pozisyon değiştirince, kafası ve bedeni arasındaki tüyler uyarılır. Bu tüylerin köklerinde bulunan sinir hücreleri, uçuş kaslarına yusufçuğun havadaki konumu hakkında bilgi gönderirler.

Bu sayede uçuş kasları da, kanat çırpma hızı ve sayısını otomatik olarak ayarlar. Böylece en zor manevralarda dahi yusufçuk uçuş yönünü ve kontrolünü hiç kaybetmez. Bu sistem gerçek bir mühendislik harikasıdır.

  • İşte bu noktada akıl sahibi her insana düşen görev, düşünmektir. Yusufçuk, sahip olduğu olağanüstü sistemlerden haberi bile olmayan bir böcektir. Acaba bu böceğin vücuduna, en usta mühendislerin bile örnek aldığı karmaşık uçuş sistemlerini kim yerleştirmiştir?
  • Kusursuz kanatlarını, bu kanatları çalıştıran motorları, üstün görme sistemini yusufçuğa kim vermiştir?
  • Bu mükemmel tasarım kimin eseridir?

Canlılığı tesadüflerle açıklamaya kalkan Darwin’in evrim teorisi, bu sorular karşısında suskundur.

Çünkü yusufçuğun vücudundaki sistemlerin evrim yoluyla, yani tesadüflere ve aşama aşama ortaya çıkmış olması imkansızdır.

Bunun nedeni, canlının yaşamı için bu sistemlerin hepsinin aynı anda ve eksiksiz olarak var olması zorunluluğudur. Dünya üzerindeki ilk yusufçuk da, bugünkü mükemmel mekanizmalarıyla ortaya çıkmış olmalıdır. Nitekim bizlere doğa tarihini öğreten fosil kayıtları da bu gerçeği doğrulamaktadır.

140 Milyon Yaşındaki Yusufçuklar Evrimi Yalanlıyor

Fosil kayıtları, ilk yusufçukların günümüzdeki örneklerinden tamamen farksız olduğunu göstermektedir. 140 milyon yıl öncesine ait yusufçuk fosili ile yanına yerleştirilmiş canlısı arasında hiç fark yoktur.

Bu gerçekler, evrim teorisinin geçersizliğini bir kez daha ispatlamaktadır. Dahası, yusufçuk böceğinin de, dünyadaki tüm diğer canlıların da nasıl var olduklarını göstermektedir. Tüm canlılar, alemlerin Rabbi olan Yüce Allah tarafından yaratılmıştır ve her canlı O’nun varlığının bir delilidir.

Allah’tan başka hiçbir güç, tek bir sineği bile yaratmaya güç yetiremez. Bu gerçek Allah tarafından Kur’an’da şöyle bildirilmiştir:

Ey insanlar, (size) bir örnek verildi; şimdi onu dinleyin. Sizin, Allah’ın dışında tapmakta olduklarınız -hepsi bunun için bir araya gelseler dahi- gerçekten bir sinek bile yaratamazlar. Eğer sinek onlardan bir şey kapacak olsa, bunu da ondan geri alamazlar. İsteyen de güçsüz, istenen de. (Hac Suresi, 73)

www.hayvanlardakitasarim.com www.kelebekmucizesi.com

Aralık 17, 2009 Posted by | Biyoloji-Canlılardaki Yaratılış Delilleri | , , , , , | Yorum bırakın