Insanmucizedir's Blog

Just another WordPress.com weblog

Düşündünüz mü? Gördüğümüz, duyduğumuz, hissettiğimiz, kokladığımız dünya ne kadar gerçek??

Algıladığımız dünya sizce ne kadar gerçek??

Algıladığımız dünya sizce ne kadar gerçek? Her sabah gözümüzü açtığımız andan itibaren bir güne başlarız. Bu gün içinde bir çok insanla, bir çok olayla karşılaşırız. İşe gideriz. Yolda trafikte kalabiliriz, otobüsü kaçırabiliriz, duymak istemediğimiz sözler duyarız, seviniriz, güleriz, mutlu oluruz. Sizce bütün bunlar bizim benliğimizin dışında bir yerde mi oluyor? Bu sorunun cevabı: Hayır. Bütün aldıladığımız dünya beynimizin içinde (kapkaranlık beynimizin içinde) oluşuyor. Bu rengarenk dünyanın, sesleri, kokusu, görüntüleri tamamı kapkaranlık beynimizin içinde oluşuyor. Matrix filmini çoğumuz izlemişizdr. Ordaki anlatıma paralel bir şekilde biz dışardaki dünyayı algılıyoruz. Burada konuyu anladıktan sonra insanın kendi kendine şu soruyu sorması gerekir: “Bu görüntüleri bana gösteren kaynak kim?” Samimi olan her insanın bu soruya vereceği cevap Yüceler Yücesi Rabbimiz’in Yaratışı olacaktır. Nasıl ki bir film izlerken o filmdeki bütün detayların oyuncuların, seneryonun, ışığın, daha bir çok detayın birilerinin vesilesiyle oluşturulup, karşımıza çıkarıldığından eminsek, izlediğimiz bu kusursuz görüntü ve detaylarının da bir Yaratıcısı olduğunu hemen anlayabilirz. Bu yazımda size Allah’ın maddeyi varmış gibi gösterme sanatından bahsedeceğim.

Beyniniz, içinden hiçbir zaman çıkamadığınız kapalı bir odadır; çünkü sizin “dış dünya” zannettiğiniz herşey, aslında beyninizin görme, işitme veya dokunma merkezlerinde ki algılardan ibarettir. Hiçbir zaman algılarınızı aşıp “gerçek madde” denen şeye ulaşamazsınız.

Madde olarak gördüğümüz şey aslında bizim için yalnızca fotonlardan ibarettir. Fotonlar, belirli dalga boylarındaki hafif parçacıklardır. Bu dalgalar bize ulaşırlar ve gözümüzün retina tabakasına çarptıklarında elektrik sinyaline dönüşürler. Elektrik sinyalleri, beyinde belirli bir güzergah dahilinde ilerleyerek beynin görme bölümüne ulaşırlar. Ve orada şaşırtıcı şekilde bir anlam kazanırlar: Gördüğümüz şeyin karşımızda olduğundan ve bir televizyon veya dev bir gökdelen olduğundan emin oluruz.

Her ne kadar bir gökdelen görüntüsü size son derece inandırıcı gelse de, sizin madde olarak algıladığınız şey yalnızca bir elektrik sinyalidir. Ve görüntü karşınızda değil, beyninizde oluşur. Bir gökdelenin dışarıdaki gerçek görüntüsü size hiçbir zaman ulaşmayacaktır. Siz yalnızca ondan size gelen ışık dalgalarını elektrik sinyali olarak algılamışsınızdır. Bir başka deyişle sizin gördüğünüz şey, ışık dalgaları ve elektrik sinyallerinden başka bir şey değildir. Dolayısıyla hayatınız boyunca gökdelenin aslı ile değil hayali bir görüntüsü ile muhatap olursunuz. Fakat bir hayal olmasına rağmen karşısınızdaki şey muazzam netlikte, kusursuz görünümdedir. Onun yalnızca elektrik sinyalinden ibaret olduğunu idrak edebilmeniz son derece zordur. Görüntü beyinde o kadar mükemmel şekilde yaratılır ki, bunu aslından ayrıt etmek neredeyse imkansızdır. İşte bu Yüce Rabbimiz’in kusursuz sanatıdır:

İnsanın beyninde, her gün, her an bir mucize yaratılmaktadır. İnsanın beynine yalnızca elektrik sinyali ulaşmasına, beynin içi tamamen zifiri karanlık olmasına ve bu bölge yalnızca birkaç santimetrekare büyüklüğünde olmasına rağmen, bütün dağlar, denizler, ovalar, gökyüzü, uçsuz bucaksız manzaralar, evler, televizyonlar, insanlar, ağaçlar, kısacası bize görünen her şey onun içindedir. Oradaki her şey renklidir. Ama beynin içinde renk yoktur. Oradaki her şey aydınlıktır, ışıklıdır. Ama beynin içinde, hatta dışında bile ışık yoktur. Oradaki her şey gürültülü, seslidir. Ama beynin içi sessizdir. Oradaki her şeyin bir derinliği vardır; yıldızlar bizden uzak görünürken, elimizde tuttuğumuz kalem yakın görünür. Ama aslında her biri beynimizde aynı düzlem üzerinde, aynı satıhtadır. Güneş bizden kilometrelerce uzakta görünür. Ama aslında yanımızda, beynimizin içindedir. Güneş’in bizim beynimizde var olmasına sebep olan şey, yalnızca ve yalnızca elektrik sinyalleridir. Binlerce kilometre çapında olarak bildiğimiz dev gök cismi, aslında bir kaç santimetrekare içinde yaratılmaktadır. Ve tekrar hatırlatmak gerekirse, elimizle tutamadığımız, varlığından haberimizin dahi olmadığı yalnızca bir elektrik sinyali olarak.

Dolayısıyla bizim gördüğümüz dünya, maddenin aslı değildir. Bizler, dışarıda var olan maddenin aslına kesin olarak ulaşamayız. Beynimizde bize ait olan ekrandan bize izlettirilenlerle sınırlıdır dünyamız. Bunun dışında varlıkların bulunup bulunmadığına dair hiçbir güvencemiz yoktur. Bize yaratılan dünyanın dışarıdaki gerçek dünya ile aynı olduğuna dair hiçbir garantimizin olmaması gibi.

Bizim gördüğümüz dünya, Allah’ın bahşettiği ruhumuza izlettirilen dünyadır. Bu dünyanın içinde madde yoktur, sertlik, yumuşaklık, renk, koku yoktur. Yalnızca elektrik sinyalleri vardır. Allah, elektrik sinyallerini sebep kılarak, ruhumuza birbirinden renkli ve güzel bir dünya izlettirir. Bu dünyanın içinde bu görüntüleri algılayarak yorumlayan, sevinen, üzülen, endişelenen, neşelenen, özleyen, hatırlayan, şefkat duyan, seven, heyecan duyan Allah’ın insan için yaratmış olduğu ruhtur.

Kaynak: www.maddeninardindakisir.com www.darwinizminacmaziruh.net

Aralık 10, 2009 Posted by | Bilim | , , , , , | Yorum bırakın

Nabreska Adamı Sahtekarlığı

Nabreska Adamı Hikayesi Sahtedir

1922’de, Amerikan Doğa Tarih Müzesi müdürü Henry Fairfield Osborn, Batı Nebraska’daki Yılan Deresi yakınlarında, Pliosen dönemine ait bir azı dişi fosili bulduğunu açıkladı. Bu diş, iddiaya göre, insan ve maymunların ortak özelliklerini taşımaktaydı. Çok geçmeden konuyla ilgili çok derin bilimsel tartışmalar başladı. Bazıları bu dişi Pithecanthropus erectus olarak yorumluyorlar, bazıları ise bunun insana daha yakın olduğunu söylüyorlardı. Büyük tartışmalara neden olan bu fosile “Nebraska Adamı” adı verildi. “Bilimsel” ismi de hemen üretildi: Hesperopithecus haroldcooki.

Birçok otorite Osborn’u destekledi. Bu tek dişe dayanılarak Nebraska Adamı’nın kafatası ve vücudunun rekonstrüksiyon resimleri çizildi. Hatta daha da ileri gidilerek Nebraska Adamı’nın, eşinin ve çocuklarının doğal ortamda ailece resimleri yayınlandı.

Bütün bu senaryolar tek bir dişten üretilmişti. Evrimci çevreler bu “hayali adamı” o derece benimsediler ki, William Bryan isimli bir araştırmacı, tek bir azı dişine dayanılarak bu kadar peşin hükümle karar verilmesine karşı çıkınca, bütün şimşekleri üzerine çekti.

Ancak 1927’de iskeletin öbür parçaları da bulundu. Bulunan yeni parçalara göre bu diş ne maymuna ne de insana aitti. Dişin, Prosthennops cinsinden yabani Amerikan domuzunun soyu tükenmiş bir türüne ait olduğu anlaşıldı. William Gregory, bu yanılgıyı duyurduğu Science dergisinde yayınladığı makalesine şöyle bir başlık atmıştı: “Görüldüğü kadarıyla Hesperopithecus ne maymun ne de insan.” Sonuçta Hesperopithecus haroldcooki’nin ve “ailesi”nin tüm çizimleri alelacele literatürden çıkarıldı..www.evrimicokertensiteler.com

Aralık 10, 2009 Posted by | Evrim Teorisi | , , , | Yorum bırakın

Piltdown Adamı Sahtekarlığı

 

Sahte Piltdown Adamı

Sahte Piltdown Adamı

Ünlü bir doktor ve aynı zamanda da amatör bir paleontolog olan Charles Dawson, 1912 yılında, İngiltere’de Piltdown yakınlarındaki bir çukurda, bir çene kemiği ve bir kafatası parçası bulduğu iddiasıyla ortaya çıktı. Çene kemiği maymun çenesine benzemesine rağmen, dişler ve kafatası insanınkilere benziyordu. Bu örneklere “Piltdown Adamı” adı verildi, 500 bin yıllık bir tarih biçildi ve çeşitli müzelerde insanın sözde evrimine kesin bir delil olarak sergilendi. 40 yılı aşkın bir süre, üzerine birçok bilimsel makale yazıldı, yorumlar ve çizimler yapıldı. Dünyanın farklı üniversitelerinden 500’ü aşkın akademisyen, Piltdown Adamı üzerine doktora tezi hazırladı. Ünlü Amerikalı paleoantropolog H. F. Osborn da 1935’te British Museum’u ziyaretinde, “doğa sürprizlerle dolu; bu, insanlığın tarih öncesi devirleri hakkında önemli bir buluş” yorumunda bulundu.

1949’da ise British Museum’un paleontoloji bölümünden Kenneth Oakley yeni bir yaş belirleme metodu olan “flor testi” metodunu, eski bazı fosiller üzerinde denemek istedi. Bu yöntemle, Piltdown Adamı fosili üzerinde de bir deneme yapıldı. Sonuç çok şaşırtıcıydı. Yapılan testte Piltdown Adamı’nın çene kemiğinin hiç flor içermediği anlaşıldı. Bu sonuç, çene kemiğinin toprağın altında birkaç yıldan fazla kalmadığını gösteriyordu. Az miktarda flor içeren kafatası ise, sadece birkaç bin yıllık olmalıydı.

Flor metoduna dayanılarak yapılan sonraki kronolojik araştırmalar, kafatasının ancak birkaç bin yıllık olduğunu ortaya çıkardı. Çene kemiğindeki dişlerin ise suni olarak aşındırıldığı, fosillerin yanında bulunan ilkel araçların ise çelik aletlerle yontulmuş adi birer taklit olduğu anlaşıldı. Weiner’in yaptığı detaylı analizlerle bu sahtekarlık 1953 yılında kesin olarak ortaya çıkarıldı. Kafatası 500 yıl yaşında bir insana, çene kemiği de yeni ölmüş bir orangutana aitti! Dişler, insana ait olduğu izlenimini vermek için sonradan özel olarak eklenmiş ve sıralanmış, eklem yerleri de törpülenmişti. Daha sonra da bütün parçalar, eski görünmeleri için potasyum-dikromat ile lekelendirilmişti. Bu lekeler, kemikler aside batırıldığında kayboluyordu. Sahtekarlığı ortaya çıkaran ekipten Le Gros Clark, “Dişler üzerinde yıpranma izlenimini vermek için, yapay olarak oynanmış olduğu o kadar açık ki, nasıl olur da bu izler dikkatten kaçmış olabilir?” diyerek şaşkınlığını gizleyemiyordu. Tüm bunların üzerine Piltdown Adamı, 40 yılı aşkın bir süredir sergilenmekte olduğu British Museum’dan alelacele çıkarıldı.

www.evrimicokertensiteler.com

Aralık 10, 2009 Posted by | Evrim Teorisi | , , , , , , , | Yorum bırakın

Darwin’e Hayran Olan Diktatörler

Darwinizm Milyonlarca İnsanın Ölmesine Sebep Olmuştur

Darwinizm, birçok insanın sandığı gibi sadece canlılığın kökenine dair gerçek dışı açıklamalar getirmeye çalışan ve sadece bilimin ilgi alanına giren zararsız bir teori değildir. Darwinizm, bilimsel olarak geçersizliği kesin olarak ispatlanmış olmasına rağmen bazı ideolojilerin taraftarlarınca hala körü körüne savunulan bir dogmadır. Günümüzde halen bazı bilim adamları, siyasetçiler, fikir adamları Darwinizm’in karanlık yüzünü bilerek veya bilmeyerek bu dogmanın savunuculuğunu yapmakta dolayısıyla büyük bir sorumluluk altına girmektedirler. 20. Yüzyılda Faşist ve Komünist Ülkelerin Dünyaya Getirdiği Büyük Yıkım 20. yüzyıl boyunca Darwinizm’den destek bulan faşist ve komünist ülkelerin başlattıkları büyük savaşlar geride çok acı bir tablo bırakmıştır. Ve bugün onların izinden gidenler büyük vahşetlere imza atmaya devam etmektedirler. Sadece 1991-2001 yılları arasında: Savaşlar yüzünden 3 MİLYON çocuk hayatını yitirmiştir. Savaşlar yüzünden 16 MİLYON çocuk sakat kalmıştır. Savaşlar yüzünden 10 MİLYON çocuk psikolojik travma geçirmiştir. Sizlerle milyonlarca insanın ölümüne sebep olmuş diktatörlerin Darwinizm hakkında söylediği sözleri paylaşmak istiyorum, Karl Marx: “Darwin’in yapıtı büyük bir yapıttır. Tarihteki sınıf mücadelesinin doğa bilimleri açısından temelini oluşturuyor.” (Friedrich Engels, Ütopik Sosyalizm-Bilimsel Sosyalizm, Sol Yayınları, 1990, s.85)

Stalin:Genç nesillerin zihnini yaratılış düşüncesinden arındırmak için onlara tek bir şeyi öğretmeliyiz: Darwin’in öğretilerini” (Alan Woods, Ted Grant. “Marxism and Darwinism“, London: 1993)

Lenin: “Marx’ın teorisinin tümü, evrim teorisinin, en tutarlı, en tam, en düşünülmüş ve özlü biçimiyle çağdaş kapitalizme uygulanmasıdır. Marx’ın açıklamalarının büyük değeri, burada da, materyalist diyalektiği, evrim teorisini, tutarlı biçimde uygulamak ve komünizmi, kapitalizmden itibaren gelişen bir şey olarak düşünmektir.” (Robert M. Young, Darwinian Evolution and Human History, Historical Studies on Science and Belief, 1980)

Mao: “Çin sosyalizminin temeli Darwin’e ve evrim teorisine dayandırılmıştır.”

Engels:”Tabiat metafizik olarak değil, diyalektik olarak işlemektedir. Bununla ilgili olarak herkesten önce Charles Darwin’in adı anılmalıdır.”(John P. Diggins, Mussolini and Fascism, s. 15)

Trotsky: “Darwin’in buluşu, tüm organik madde alanında diyalektiğin (diyalektik materyalizmin) en büyük zaferi oldu.” (Hickman, R., Biocreation, Science Press, Worthington, OH, pp. 51-52, 1983; Jerry Bergman, “Darwinism and the Nazi Race Holocaust”, Creation Ex Nihilo Technical Journal 13 (2): 101-111, 1999)

Rus komünizminin öncülerinden Plekhanov: “Marksizm, Darwinizm’in sosyal bilimlere uygulanmasıdır ” (Kapitalizmin Kara Kitabı, Evrensel Basım Yayın, syf: 388, 389, 390, 391)

www.darwininolumculmirasi.com

Aralık 10, 2009 Posted by | Evrim Teorisi | , , , , , , , , , , , , | Yorum bırakın